Baş etme stratejilerini sağlıklı şekilde kullanabilmesi ile duygularını düzenleyebilme kazanımını elde edebilen çocuklar, duygu regülasyonunu (düzenlemesini) sağlayabilmektedirler. Bu düzenlemeyi işlevsel şekilde yapamayan çocukların, duygularını yönetme becerilerinin yeterince gelişmediği gözlenmektedir. Baş etmekte güçlük çekiyor olduğu bir duygu neticesinde çocuk, reaksiyon vermeden evvel içten gelen ilk tepkisinin olası sonuçları üzerine düşünüp o ilk tepkiyi bastırıp daha dengeli bir tepki verebiliyorsa, çocuğun duygusunu düzenleyebiliyor olduğunu söyleyebiliyoruz. Bir diğer ifadeyle, çocuk nahoş duygularını sağlıkla yansıtabildiğinde kendi bedeni ve zihni üzerinde kontrol sahibi olmaktadır.
Bebeklerin, anne karnından itibaren duyguların denetiminden sorumlu Amigdalabölgelerinin hızla geliştiğini biliyoruz. Anne karnından itibaren anne ile duygusal bir iletişim içinde olan bebek, duygularını regüle etme becerisini temel bakım vereni ile kurduğu bağlanma ilişkisi ile geliştirmektedir. Çocuklarda, hissettikleri ve bu hissettikleri neticesinde bedenlerinde ortaya çıkan yoğun duygusal tepkileri kontrol edebilme becerisinin gelişmesi için, ona bakım veren kişilerin destekleri mühim önem taşımaktadır. Bir diğer önemli husus ise; çocuğun ebeveynlerinin kendi duygularını nasıl ve ne düzeyde deneyimledikleri, yani çevreye verdikleri tepkileridir zira çocuklar modelleme yoluyla öğrenirler.
Öfke, kaygı gibi olumsuz duygularını yönetmeyi büyük ölçüde başarabilen çocuklar, sosyo-duygusal anlamda gelişmiş çocuklar olurlar. Bu kazanımı edinememiş bir çocuk; duygusunu dürtüsel bir dışavurum ile yansıttığı her bağlamda, toplumsal kabulü almadığında ve engellenmeye maruz kaldığında, otorite figürleri ve arkadaşları ile ilişkilerinde hasarlar meydana gelecektir.
Çocuğun duygu düzenleme kazanımının sağlanması süreçlerinde yetişkinlerin dikkat etmesi gereken birtakım noktalar şunlardır;
Koşulsuz kabul
Temelde; kaçınmamız gereken bu nokta, çocuğun duygusal tepkilerine gülmemek, duyguları hakkında kendisiyle alay edildiği algısını oluşturabilecek her türlü şakadan kaçınmak ve duygusunu zedelemeden ona ihtiyacı olan koşulsuz kabulü ve dikkati sunmayı kapsamaktadır.
Aynalama
Aynalama; çocuğun duygusuna ayna tutmak, bir diğer deyişle farklı kelimelerle onun duygularına benzer bir özet oluşturmaktır. Örneğin; çocuğun anne babası ile oyun oynadığını ve oyunu kaybettiğini farz edelim. Oldukça öfkelendi ve kontrolünü kaybetti. Bu noktada sakin ve stabil bir ton ile ona ayna tutarak, ‘Sanırım bu oyunda kazanmayı isterdin. Bu yüzden öfkeli hissediyorsun.’ Gibi ifadelerle duygusunu çalışmanın yararı olacaktır. Bu sayede zamanla, çocuk da duygularını tanıyor ve onları paylaşabiliyor hale gelecektir.
Modelleme
Ebeveynler sıklıkla kendi olumsuz duygularıyla ilgili çocuğa geri bildirim vermek konusunda güçlük deneyimleyebiliyorlar. Oysa anne babalar gündelik yaşamlarında olumsuz duygulanıma sebep olan yaşam olgularını ve bu güçlüklerle nasıl baş edebildiklerine dair deneyimlerini çocuğun yaşını ve bilişsel kapasitesini göz önüne alarak paylaşabildiklerinde, çocuk için bu paylaşımlar modelleme eğilimi bakımından oldukça önem arz etmektedir.
Nefes ve Gevşeme Egzersizleri
Çocuklar deneyimledikleri duyguları yakından tanır hale geldiklerinde, duygudan hareketle ortaya çıkan dışavurumlarını ve bu dışavurumlarının şiddetini kontrol edebildiklerini ve bedenleri üzerinde kontrol sahibi olduklarını çeşitli nefes ve gevşeme egzersizleri ile eğlenirken keşfedebilirler. Çocuk kaygılandığında bedeninin çeşitli bölgelerinde oluşan kasılmaları ve nefes alışverişlerindeki düzensizliği fark ettiğinde, çeşitli uygulamalar ile kendi bedeni üzerinde tüm bu reaksiyonlarınıdüzenleyebilme gücüne sahip olduğunu fark ettiği noktada, çocuğun öğrenilmişgüçlülüğü artacaktır.
Psikolog Olca Karaağaç